Zamanın birinde Akdenizin ortasında küçük bir ada varmış. Bu adada yaşayan zenginlerden biri, eşi ve kızları ile mutlu mesut yaşarlarmış.
Kızların evlilik çağı gelip evlendikten ve kocalarının evine gittikten bir süre sonra eşi de vefat etmiş.
Hikaye bu ya, Dönümlerce arazileri ekip biçecek, evde yemek yapacak kimsesi kalmayan zenginimiz tüm bu işleri yapması için köle pazarından bir Arap bir de Halayık köle almış kendine. Halayık ev işlerini yaparken Arap da tarlalarda çalışmaya başlamış.
Kölelik başka bir şeye benzemez. Sahip ne verirse onu yersin, nereyi gösterirse orada yatarsın. İtiraz etmek ne mümkün.
Akşamları sahip eve gelince halayık başlarmış anlatmaya. Ustam bugün evi süpürdüm, tabağı yıkadım, çatalı yıkadım, sapını yıkadım, kaşığı yıkadım, sapını yıkadım, yemek yaptım, onu temizledim, bunu düzettim, saydıkça sayarmış.
Sahip arab’a sorduğunda arabın verebileceği tek cevap varmış. Filanca tarlayı ektim. Ertesi gün falanca tarlayı sürdüm. Taştan harnıba gadar biçtim, harnıptan zeytine gadar biçdim. Zeytinden daşa gadar biçdim. Arabın yaptığı iş tek, Halayığın çok.
Akşam olup sofraya oturulunca halayığa tavuklar yumurtalar, araba zeytin ekmek. Sabah tarlaya giderken hazırlanan çıkında da yine zeytin ekmek.
Arabın canına tak demiş. Düşünmüş taşınmış ve bir hikaye kurmuş aklından. Sabah olunca;
“Ustam” demiş “akşam bir rüya gördüm. Allah hayırlara çıkarsın. Rüyamda sen arpa biçmeye gelmediğin için ölüyormuşsun”.
Zengini almış bir korku. Ya Arabın rüyası gerçek çıkarsa. Hem “ne olacak” demiş, “gidip akşama kadar arpa biçerim. Bunun ne zoru olacak ki”!
Yola çıkmışlar, hava sıcak, güneş yakıyor
. Tarlanın ortasında bir zeytin ağacı. Tek gölge yer orası. Çıkınları zeytine asmışlar, suları zeytinin altına yerleştirmişler, başlamışlar arpayı biçmeye.
Arap almış gabalı, biçtikçe biçer. Ustanın elinde orak, başlamış beli ağrımaya. “Be Arap” demiş “Çömelerek biçsem olur mu?”
“Olur usta” demiş Arap. “Yeter ki akşama kadar benimle biç”.
Çömele çömele öğleyi zor etmiş usta. Öğle çıkınları açmışlar. Ustanın çıkında tavuk, Arabın çıkında zeytin ekmek.
Yemeği yiyip biraz dinlendikten sonra başlamışlar tekrar arpayı biçmeye. Ustanın bel kambur, çömele çömele biçerken yorgunluktan helak olmuş. Ayaklar vücudu taşımaz hale gelince seslenmiş. “Be Arap oturarak biçsem olur mu?”
“Olur usta” demiş Arap. “Yeter ki akşama kadar benimle biç”.
Neyse uzatmayalım. Akşamı zor etmiş usta. Eve gelmişler, başlamış halayık anlatmaya.
“Ustam bugün çatalı yıkadım, sapını yıkadım, gaşığı yıkadım, sapını yıkadım…”
“Be halayık” demiş usta. “sus da git ibriği al gel arabın ellerine su dök, ayaklarını yıka, sonra da o bişirdiğin tavuğu getir da goy arabın önüne, sana da bana da zeytin ekmek”